logo

“Fotoğrafçı Çocuk” Olmak

Aykut Altındağ

Aykut Altındağ
aykut@maxihaber.net
“Fotoğrafçı Çocuk” Olmak

Yıllar önce sanatçı bir dostumun sergisinin açılış kokteylinde fotoğraf çekerken arka taraftan yaşlı bir teyze seslendi: “Fotoğrafçı çocuk! Benim de fotoğrafımı çeker misin?”. O gün oradaki yaşlı teyze aslında hiç farkında olmadan çok severek kullandığım bu tanımlamanın kaynağı olmuştu. İşte bugün size “Fotoğrafçı Çocuk” olmanın hem keyifli hem de zor yanlarından bahsedeceğim.

Fotoğraf çekmeye olan merakım çocukluk yıllarıma dayanır. Ortaokul yıllarında yani 1980’li yılların başında ilk tanıştığım fotoğraf makinem Kodak oldu. Küçük, bir kutu biçiminde, 2 minik kalem pille flaşı çalışan ve şimdiki cihazlarla karşılaştırılamayacak kadar basit bir makineydi. 36 Pozluk filmler satın alarak içine takar ve filmi banyoya göndermeden önce 37-38 tane poz çekebilmenin hesabını yapardık. O zamanlarda çekilen fotoğrafın nasıl çıktığını ancak film bittikten sonra banyosu ve baskısı yapılıp fotoğrafları elimize aldığımızda görebilirdik.

Gel zaman git zaman teknoloji hızla gelişti ve mekanik fotoğraf makinelerinin yerini dijital ve oldukça gelişmiş akıllı cihazlar aldı. Yeni teknoloji fotoğraf makineleri o kadar akıllıydılar ki; size neredeyse deklanşöre basmaktan başka yapacak birşey bırakmadıkları gibi tüm ISO, zamanlama, netlik ve flaş ayarlarını hızlı ve otomatik olarak yapar hale geldiler.

Günümüzde özel merakı olanlar dışında artık çoğu kimse dijital ortamda çekilen fotoğraf karelerini kağıda bastırmadan yine dijital olarak saklamayı tercih ediyor. Bu sefer de fotoğraf makinelerinin çektiği fotoğrafların kalitesinin ve çözünürlüklerinin yüksekliği ciddi bir yedekleme ve arşivleme problemini gündeme getiriyor.

Fotoğraf çekmeyi seven profesyonellerin fotoğraf arşivleri artık terabaytlarla ifade edilen büyük veri yığınlarına dönmüş durumda. Burada önemli olan sadece depolamak da değil, gerektiği zaman en hızlı biçimde aranılan fotoğrafa ulaşmak da çok önemli hale geliyor. Bu işle uğraşan bir fotoğrafsever kendisine mutlaka iyi bir arşiv oluşturmalı. Eğer bunu yapmazsa belirli bir zaman sonra kontrolü kaybedip arşivden aradığı bir fotoğrafa ulaşması ya mümkün olmayacak ya da aradığı fotoğrafı bulması aşırı uzun bir zaman alacak.

Sosyal ağların etkisiyle özellikle Facebook, Twitter ve Instagram fotoğraf paylaşmyı sevenlerin vazgeçilmez paylaşım platformları haline geldi. Dünyada hergün milyonlarca fotoğraf bu ortamlarda paylaşılarak yüz milyonlarca insana ulaşıyor. Yapmanız gereken sadece iyi bir fotoğraf çekip bunu paylaşmak.

“Fotoğrafçı Çocuk” olarak benim fotoğrafçılık konusunda en çok zorlandığım konu ne fotoğrafları bilgisayara aktarıp düzenlemeler yaparak Facebook’a aktarmak için ayırdığım zaman, ne terabaytlarca fotoğrafın arşivlenmesiyle ilgili sorunlar, ne kişilere fotoğrafları tek tek e-posta ile servis ederken harcadığım zaman, ne de sürekli birkaç kiloluk fotoğraf makinesini ve lensleri taşıdığım çanta ile gece gündüz dolaşmak. En büyük sıkıntı fotoğrafını çektiğimi, bile bile fotoğrafa giren hatta kendi isteğiyle poz veren fakat arıza çıkaran insanlar.

Bir etkinlik sonrası saatlere varan bir emek harcanmışken Facebook’a aktardığım fotoğraflarla ilgili mutlaka 1-2 arızalı insan çıkıyor. Ya gecenin bir vakti ya sabahın erken bir saati iletişime geçiyorlar. Dostlarım iyi bilir; makul istekleri ve özel neden belirtenleri zaten geri çevirmiyorum ama genelde iki tip sorunumuz oluyor. Birincisi “Benim fotoğrafımı niye yayınlamadın?” diyenler, ikincisi ise “Benim fotoğrafımı niye yayınladın?” diye başlayan sitem içeren hatta hakaret ve tehdite varan istekler.

Mesela “Benim şu fotoğrafımı sil” diyor biri… Fotoğrafa bakıyorum kare içinde en az 10-15 kişi fotoğrafta falso yok, frikik yok, netlik problemi yok ama hanımefendi veya beyefendi kendisini beğenmemiş “sil bu fotoğrafı” diye emir buyuruyor. Ya da aradan 3-5 yıl geçmiş yine toplu bir fotoğraf için istek geliyor. “Neden sileyim?” diyorum. Gerekçe bir hayli komik “Fotoğraftaki falanca ile artık küsüz, görüşmüyoruz”…

Bunların dışında bir de fotoğraf makinemi görüp fotoğraf çekeceğimi anladığında bir anda öcü görmüş gibi fırlayıp kendini kenara atan, başını tamamen çeviren veya oturduğu yerden ok gibi fırlayıp kaçan insanlar beni çok güldürüyor. Kibarca fotoğraf çektirmek istemediklerini söyleseler zaten kimsenin fotoğraf çekeceğiz diye boğazına sarılmıyoruz ama sergiledikleri bu nahoş hareket hem kendilerini sıkıntıya sokuyor hem de çevrelerindeki insanları böyle yaparak tedirgin ediyorlar. Keşke biraz daha medeni olabilseler.

Fakat bütün bu zorluklara rağmen yaşadığım ve gördüğüm hayatın bazı karelerini dondurmayı ve kalıcı hale getirmeyi seviyorum. Hele dostlarımla birlikte fotoğraf çektirmek veya onları yakaladığım karelerde ölümsüzleştirmek bana büyük keyif veriyor. Uzun lafın kısası fotoğraf çekmeye devam ediyorum ve edeceğim. Fotoğraf kareme girmek istemiyorsanız lütfen medeni bir şekilde ve kibarca bunu ifade edin ki; istemeden sizin özel hayatınıza müdahale etmeyeyim. Fakat kendi isteğinizle de o kareye girmişseniz zaten arıza çıkarmanın gereği de yok.

Bu ayki yazımı A. Einstein’a ait bir deyiş ile noktalıyorum. “İnsan olduğunuzu hatırlayın. Geriye kalan her şeyi unutsanız da olur”.

Aykut Altındağ
Genel Yayın Yönetmeni
www.maxihaber.net
Hashtag: #aykutabiburada

Etiketler: » »
2715 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

3+6 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Sosyal Medyada Dunning-Kruger Etkisi

    01 Aralık 2023 Köşe Yazıları

    Sosyal medya, günümüzde bireylerin düşüncelerini, duygularını ve bilgilerini paylaşmaları için popüler bir platform haline geldi. Fakat bazen sosyal medya üzerindeki tartışmalar ve bilgi paylaşımları Dunning-Kruger etkisi ile açıklanabiliyor. Sosyal psikologlar David Dunning ve Justin Kruger’ın ortaya çıkardığı bu önyargı ile kişiler bir hayalî üstünlüğün bilişsel önyargısı ile ilişkilendiriyorlar. İnsanların yetersiz olduğu durumları fark edememesi hali olarak da açıklanabilir. Bu durumda olan insanların yeterlilik düzeylerini nesnel olarak de...
  • DJI Air 3: İki Ana Kamera İle Geldi

    01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları

    Yeni DJI Air 3, çığır açan ikili ana kamera sistemiyle dikkat çeken bir drone. DJI Air 3, 46 dakikaya varan uzun pil ömrü ile de öne çıkıyor. Gelişmiş pil teknolojisi sayesinde tek bir şarjla uzun süreli uçuşlar mümkün olurken, pilin hızlı bir şekilde şarj olabilmesi de özel bir ayrıntı. Bu gelişmeler sayesinde DJI Air 3'ü uzun uçuşlar yapmak isteyenler için ideal bir seçenek haline getiriyor. Ayrıca Air 3, her yöndeki engelleri hem algılıyor hem de bunlardan kaçabiliyor. Kullanılan çift kamera, daha uzun uçuş süreleri ve gelişmiş güvenlik gibi...
  • YouTube’da Herkese Açık Kullanıcı Adı Nedir?

    01 Ekim 2022 Köşe Yazıları

    YouTube’un herkese açık kullanıcı adı, kullanıcıların sizi bulmasına ve sizinle bağlantı kurmasına yardımcı olan yeni bir özellik olarak dikkat çekiyor. Kanal adından farklı olarak, herkese açık kullanıcı adı her içerik üretici için benzersiz olacak. Böylece YouTube'da kişiye özgü kimliğinizi daha kolay oluşturursunuz. Kullanıcı Adları ve Kanal URL'leri Herkese Açık Olacak Herkese açık durumda olan kullanıcı adınız kanal URL'lerinde görünecek. Kişiselleştirilmiş olan URL, herkese açık kullanıcı adı için genel olarak belirleyici olacak. Herk...
  • Dışarıda Halka Açık Wi-Fi Kullanıyor musunuz?

    01 Mayıs 2022 Köşe Yazıları

    Evinizin dışında kendi mobil ağınızdan bağımsız halka açık Wi-Fi kullanıyorsanız risk altında olabilirsiniz. Burada en büyük risk veri hırsızlığına maruz kalmanızdır. Hele bir de bu WiFi ağı üzerinde oturum açtıysanız kullanacağınız verinin cinsine göre bu verilerin ve hesabınızın ele geçirilmesi an meselesidir. Halka Açık Wi-Fi Kullanırken Çok Dikkat Siber korsanlar kullandığınız internet servisinin özelliğine göre sizin oturum açarken kullandığınız şifrelere ulaşabilecekleri gibi banka bilgileriniz, özel belgeleriniz ve yaptığınız e-posta...