Son Dakika
AXA Türkiye, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde Engelsiz Web Sitesini Kullanıma Açtı
Deniz Dikkaya, Artaş Oteller Grubu Satış ve Pazarlama Direktörü Olarak Atandı
Turkchem Eurasia 2024, 13 Bin 897 Ziyaretçiyi Ağırladı
Huawei’nin XMAGE 2024 Mobil Fotoğrafçılık Sergisi İstanbul’da Gerçekleşti
Zyxel Networks, WiFi 7 Portföyünü Genişletiyor
Gastro Elazığ Projesi Kapsamında 76 Çeşit Saray Yemeği Tanıtıldı
Nedendir bilinmez bazı gazeteci arkadaşlarımız kendilerini PR (Public Relations – Halkla İlişkiler) işi ile uğraşan arkadaşlarımızın amiri sanıyorlar. Oysa birçoğumuz ya gazeteciyken PR tarafına geçti ya da PR şirketinde çalışırken diğer tarafa. Durum böyle olunca da insan sormadan edemiyor “Arkadaşlar bu neyin cakası? Hepimiz aynı gemideyiz” diye…
Bizlerin yani gazetecilerin PR tarafında çalışan dostlarımızla aramızda bir ast – üst ilişkisi yok. Akıl veya yetenek farkı zaten yok. Tek istisna kılık kıyafet konusunda olabilir. PR’cı dostlarımızın bizlerden daha şık olduklarını ve kılık kıyafetlerine bizlerden daha fazla özen gösterdiklerini söyleyebilirim.
Zaman zaman biz onlara “Gazeteci Kaprisi” yaparız. Zaman zaman da onlar bizi “Hesaba katmazlar”. Fakat herkes işini iyi yaptığı sürece sorun olmadan yürütürüz tüm işleri. Neticede durduğumuz yer neresi olursa olsun hepimiz insan değil miyiz?
Hazır konu açılmışken son dönemlerde bir gazeteci olarak yaşadığım bazı keyifsiz gözlemlerime değinmek istiyorum. Bunların birkaçını aşağıda sıraladım. Ve biliyorum ki bu konuları ancak PR tarafındaki dostlarımızla ortak hareket ederek çözebiliriz.
Uzayan Toplantılar
Yıllardır uzayan toplantılar hakkında yazıyorum. Basın toplantıları yarım saati geçmemeli diye. Bir 15 dakika da soru cevap kısmına ayrılsa 45 dk. yapar. Haydi olsun 1 saat. Ama bazı basın toplantılarına katıldığımda kendimi yatıya gelmiş misafir gibi hissediyorum. Kimi 1,5 saat firma tarihçesini anlatıyor, kimisinin anlattıklarının aynısını diğer konuşma yapan arkadaşları tekrarlıyorlar. Hele bir de devlet büyüklerimiz toplantıya katılmışlarsa toplantılar sakız gibi uzadıkça uzuyor. Ön sırada oturan tüm protokol konuşma yapmadan toplantı bitmiyor.
Konuyla ilgili son örnek Şubat ayının son haftası TTNET’in düzenlediği ve Ulaştırma Bakanı’mızın da katıldığı IPTV basın toplantısıydı. Yaklaşık 3 saat aralıksız sürdü. Birçok gazeteci arkadaşımız ve ben de konunun öneminden dolayı soru sormak için toplantıyı sonuna kadar takip ettik. Fakat toplantı sonuna gelindiğinde soru-cevap bölümünün iptal edildiğinin söylenmesi gazetecilere yapılan büyük saygısızlıktı. Hepimizin aklına şu soru geldi. Eğer gazetecilere soru sorma olanağı tanımayacaksanız toplantıya niye çağırıyorsunuz? Anlattıklarınızın yazılı bir kopyasını da bize gönderirsiniz olur biter.
Devlet Protokolü Sıkıntısı
Diğer bir sıkıntı yaratan konu da devlet protokolünün katılacağı toplantılar. Etkinliğe davet ediyorsunuz, dediğiniz saatte katılıyoruz. Fakat devlet büyüklerimiz gelecek diye bizleri ön kapıdan almıyorsunuz, asansöre bindirmiyorsunuz, bazen daha Bakanımız gelmedi diye yeme-içme servisi bile yapmıyorsunuz. Devlet büyüklerimiz çoğunlukla hem zamanında gelmiyorlar hem de konuşmaya başladılar mı mikrofonun tek sahibi gibi davranıyorlar. Hepimizin zamanı çok değerli. Lütfen bizlerin zamanını müşterilerinizin siyasi hesapları için boşa harcamayın ve harcatmayın.
Sıkışık Programlı ve Uzayan Saatlere Yayılan Basın Gezileri
Bir basın gezisi düzenlediğiniz zaman bizler evimizin ve işyerimizin konforunu bırakıp sizin etkinliklerinize misafir oluyoruz. Kimi zaman sabahın çok erken bir saati kalkıyor. Ertesi günün sabahının ilk saatlerine kadar süren sürelerde birlikte oluyoruz. Bu programları hazırlarken çok fazla sıkışık program yapmamaya, program uzun ve yorucu ise mutlaka konaklamalı organizasyon yapmaya lütfen özen gösterin. Bizler gazeteciyiz ama önce insanız. Bazı insani ihtiyaçlarımız var. Susuyoruz, terliyoruz, ilaç almamız, üstümüzü değiştirmemiz, tuvalete gitmemiz, özellikle yaz dönemlerinde duş almamız, uzun soluklu etkinliklerde bir parça uyumamız gerekebiliyor. Yani hiç birimiz bizi davet eden müşterilerinizin görevli memurları değiliz, onların misafiriyiz. O yüzden basın gezisi programı hazırlarken müşterinizin her isteğine olur demeden önce kendinizi lütfen bizlerin yerine koyun.
Basın gezilerinden söz açılmışken bu konuda yaptıkları tüm organizasyonlarda bizlere mükemmele yakın deneyimler yaşatan Turkcell, Microsoft ve Türk Telekom’a bu konuda haklarını teslim etmek, hatta bir de ekstra teşekkür etmek gereğini hissediyorum.
Konuyu özetlersek biz gazeteciler mükemmel değiliz. Zaman zaman hatalar, bazen de kaprisler yapıyoruz. Hatta PR tarafındaki dostlarımızın da bu yazıyı okurken “Ah biz de gazetecilerle ilgili yaşadıklarımızı bir anlatsak…” dediklerini duyar gibiyim.
Hayatımın 14 yılı PR tarafında, son 7 yılı da gazetecilik tarafında geçti. Durduğumuz taraf neresi olursa olsun işimizi en iyi biçimde yapabilmek için tek bir evrensel kural olduğunu düşünüyorum. O da “İnsana saygı”. Bunu karşılıklı unutmadığımız sürece yolumuz hep açık olacaktır.
Bu ayki yazımı Casino de Gregrio’nun bir deyişi ile noktalıyorum. “Dalkavuklardan sakınınız. Çünkü onlar insanları boş kaşıkla besler”.
Etiketler: Aykut Altındağ » Gazeteci Kaprisi » PRİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları