Son Dakika
AXA Türkiye, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde Engelsiz Web Sitesini Kullanıma Açtı
Deniz Dikkaya, Artaş Oteller Grubu Satış ve Pazarlama Direktörü Olarak Atandı
Turkchem Eurasia 2024, 13 Bin 897 Ziyaretçiyi Ağırladı
Huawei’nin XMAGE 2024 Mobil Fotoğrafçılık Sergisi İstanbul’da Gerçekleşti
Zyxel Networks, WiFi 7 Portföyünü Genişletiyor
Gastro Elazığ Projesi Kapsamında 76 Çeşit Saray Yemeği Tanıtıldı
‘Bu işi ilk olarak Toyota başlattı. Kimsenin beklemediği bir hamle ile, sistematik olarak taklit edilemeyen Toyota Production System (Toyota Üretim Sistemi) kavramını çıkardı. Temel mantığı basitti; işine bağlı, sadakatli yöneticiler ve çok iyi eğitim görmüş ve güdülenmiş bir personel; buna bir de Japon kültürü ve Kaizen Felsefesi, Toplam Kalite Yönetimi gibi faktörler de eklenince ortaya benzeri yapılamayan bir üretim sistemi çıktı.’
Biz hangi konudan bahsediyoruz? Neden Toyota örneği ile başladık? Cevabı kolay; otomotiv sektöründe, diğer tüm sektörlerde olduğu gibi inanılmaz bir gelişme ve değişme süreci yaşanıyor. Sektörün lokomotifinin , daha doğrusu en öndeki aracın direksiyonunun başında Toyota ve CEO’su Hiroshi Okuda var.
Japonya’da öyle bir sistem geliştirdiler ki, kendileri bile bu sistemi Japonya dışındaki fabrikalarına entegre edemiyorlar. Sadece Asya’da kullanabilecekleri bir sistem ama kusursuz çalışıyor. Sistemin başka yerde işleyememesinin temel nedeni, Japon insanı ve Japon kültürü. Bu nedenden dolayı sistem başka bir yere taşınmaya kalktığında başarısız oluyor. Bunu Toyota bir çok Avrupa fabrikasında yaşadı.
TPS’in bir başka unsuru da teknoloji. Toyota, eskiden 30 ay süren yeni bir araba modeli geliştirme prosesini 14 aya düşürdü. Şu anda bazı modellerini 8 ayda bile çıkartabiliyor. Bu tasarım maliyetlerinin de düşmesi ve verimlilik artışı anlamına geliyor. Toyota, yeni geliştirdiği başka bir teknoloji ile de fabrika içerisinde 600 endüstriyel robotu, eskisinden ½ oranda daha düşük yer kaplayan bir alana yerleştirebiliyor. Geliştirmiş oldukları ‘locator point’ teknolojisi ile de 1/100.00 inç hata payı (kayma toleransı) ile parça montajı yapabiliyorlar.
Büyük Amerikan otomobil üreticileri, hemen yanı başlarındaki bu tehlikenin farkındalar. Daha şimdiden Toyota’nın Amerika pazarındaki payı çok yükseldi. Toyota’nın Amerika’da sıkıntı yaşadığı tek konu satış sonrası problemler. Amerikalılar en çok satış sonrası ilgisizliğe ve hiç güler yüz gösterilmemesinden yakınıyorlar. O nedenle araba yenileme oranlarında Toyota’nın pazardaki oranı düşmeye başladı. 2.el olarak Toyota pek de tercih edilmiyor.
Geçtiğimiz sene Detroit’de ki fuara Amerikan şirketleri 48 yeni konsept ve model ile geldiler. Bu gösteriyor ki, Detroit büyük bir Pazar kaybından sonra kendini toparlamaya ve şoku üzerinden atmaya çalışıyor. 1990’ların başında Detroit’de her şey yolunda gidiyordu. Yüksek Pazar payı muhafaza ediliyor, rakipler sorun çıkartabilecek derecede büyüme gösteremiyorlardı. Ama Amerikan şirketleri bu noktada bir hata yaptılar. Yeni modeller üretmek yerine globalizasyona gitmeye çalışıp, bazı Avrupa ülkelerinde küçük şirketleri satın almaya başladılar. Bu sırada ise Toyota gibi rakipler sinsi bir şekilde pazardan pay kapmak için yeni modeller üretiyorlardı.
Olan oldu ve artık General Motors gibi köklü Amerikan şirketleri eski günlerine geri dönmek için çok büyük bir çaba sarf ediyorlar. Ama Toyota gene boş durmuyor. Ceo Okuda, yeni bir model olan Prius’u pazara sundu. Bu otomobilin önemli bir özelliği var; benzin ve elektrik ile çalışıyor ve çevreye %50 daha az karbondioksit ve zehirli madde veriyor. Okuda aslında başka bir şeyin peşinde; günümüzde yaygınlaşan çevreyi koruma politikalarını kendi şirketine adapte ediyor, yeni tüketicilerin gönlünü fethetmeye çalışıyor.
Bu tip teknolojileri günlük hayatımızda daha sık görmeye başlayacağız. 2-3 sene sonra ekranlı yol bilgisayarları her arabada standart olmaya başlayacak. Nissan’ın Primera modelinde olduğu gibi arabanın bagaj kısmına yerleştirilen bir kamera ile direksiyonun yanında bulunan LCD ekrandan arkamızı görerek park etmek için geri geri gideceğiz. Aslında bu uygulamayı ilk kez Mercedes firması otomobillerinin arka tamponlarına sensör koyarak daha ilkel bir şekilde uygulamıştı. (Arkadaki arabaya çok fazla yaklaşıldığında uyarı sinyali veriyordu.)
Artık Manuel Vites olarak adlandırılan, sürücü tarafından viteş değiştirme zahmeti de kalkıyor. Otomatik vites seçeneği tüm arabalarda yerini aldı bile. Uçak tipi el freni, motoru çalıştırmayı sağlayan çipli kart, otomobil içi ve dışı sıcaklık ve nem ölçümü, yol haritası, dizler için direksiyon altı hava yastığı gibi terimleri duymaya alışın.
Tüm bunlar tam rekabet piyasasındaki otomobil şirketlerinin ayakta kalmak için yapmak zorunda oldukları değişimler. Eğer siz rakiplerinizin birkaç adım önünde değilseniz, finansal yapınız da bir kaya gibi sağlam değilse şirketinize veya fabrikanıza kilit vurmanız içten bile değil; tıpkı Daewoo örneğinde olduğu gibi. Daewoo’nun Ceo’su Kim Woo Chong, Güney Kore’de 3 sene önce kayboldu. Şirketi ise 65 milyar dolarlık bir borcun altındaydı. İlk başlarda inanılmaz hızlı gelişme gösteren Daewoo, Asya Finansal Krizi ile birlikte Daewoo çok ciddi bir çöküş dönemine girdi.26 Ağustos 1999’da ise Güney Kore hükümeti Daewoo’yu indirekt olarak devletleştirdi.
Bir başka olumsuz durum da 1993’de Avrupa’da yaşandı. Otomobil üretim sürecinde çalışan 200.000 işçi işsiz kaldı. Bir otomobil almayı düşünüyorsanız, sadece otomobilin teknik özelliklerine, estetik görünümüne veya rengine bakmayın. Almak istediğiniz o otomobilin arka planında aslında çok büyük bir hikaye var. Arabanızın markasından tutun da çalışanlarına kadar size anlatacak bir hikayesi var. Tasarımından üretimine kadar, mutlaka öğrenmek isteyeceğiniz bir hikaye. Size soran olursa da, mutlaka anlatmak isteyeceğiniz!
Peki siz hiç düşündünüz mü, şu anda sahip olduğunuz araba geçmişinde sizden ne saklıyor?
Etiketler: Erkut Altındağ » Kaizen Felsefesi » Toyota Production SystemİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
01 Ekim 2024 Köşe Yazıları
01 Aralık 2023 Köşe Yazıları
01 Ağustos 2023 Köşe Yazıları
01 Ekim 2022 Köşe Yazıları